Hoşap Kalesi Kim Tarafından Yapıldı? Tarihin Sessiz Tanığı Üzerine Bir Yolculuk
Bir tarihçi olarak, geçmişin taşlara, duvarlara ve izlere sinmiş hikâyelerini çözümlemek, her zaman içimde derin bir merak uyandırır. Hoşap Kalesi de bu merakın en büyüleyici örneklerinden biridir. Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Hoşap (bugünkü Güzelsu) köyünde yer alan bu ihtişamlı yapı, yalnızca bir savunma kalesi değil; aynı zamanda güç, inanç ve kültürün iç içe geçtiği bir tarih sahnesidir.
“Hoşap Kalesi kim tarafından yapıldı?” sorusu, bizi yalnızca bir isimle değil, bir dönemin ruhuyla da yüzleştirir.
Bir Kale, Bir Beylik, Bir Dönem: Mahmudi Beyleri ve İktidarın Mimarisi
Hoşap Kalesi, 17. yüzyıl ortalarında Sarı Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Sarı Süleyman Bey, Van bölgesinde hüküm süren Mahmudi Beyliği’nin önde gelen isimlerinden biridir. Bu beylik, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olmakla birlikte bölgesel özerkliğini büyük ölçüde korumuş, kendi iç düzenini ve yönetimini sürdürmüştür.
Kaleyi yaptırmak, o dönemin siyasal koşullarında yalnızca askeri bir strateji değil; aynı zamanda iktidarın görünür hâle getirilmesiydi. Taş duvarlar, yalnızca düşmanlara karşı değil, aynı zamanda halk üzerinde bir otorite simgesi olarak yükselmişti.
Hoşap Kalesi’nin mimarisi, beyliklerin gücü kadar inanç ve estetiğin de yansımasıdır. Yüksek kayalıklar üzerine inşa edilen yapı, doğayla uyum içindedir; hem savunma hem de gösteriş amacını taşır. Bu yönüyle kale, hem askeri hem sembolik bir yapı olarak değerlendirilebilir — tıpkı dönemin birçok yönetim merkezinde olduğu gibi.
17. Yüzyılın Toplumsal Dönüşümü: Güvenlikten Kimliğe
Hoşap Kalesi’nin inşa edildiği 1600’lü yıllar, Osmanlı taşrasında beyliklerin hem güç kazandığı hem de merkezle ilişkisinin yeniden tanımlandığı bir dönemdi.
Sarı Süleyman Bey’in bu kaleyi yaptırma kararı, sadece askeri bir zorunluluk değil; aynı zamanda bölgesel kimliğin korunma çabasıydı.
Kaleyi çevreleyen Hoşap Çayı, bu kimliğin sembolü hâline geldi — suyun akışı gibi kültür de burada durmadan değişti, ama köklerinden kopmadı.
Bu dönemde toplumun temel dinamiği “güvenlik”ti. Her yeni yapı, her taş, bir güvenlik arayışının dışa vurumuydu. Ancak bu güvenlik, yalnız fiziksel değil; kültürel ve psikolojik bir barınaktı da. İnsanlar kaleye baktıklarında yalnızca korunduklarını değil, kim olduklarını da hissediyorlardı.
İşte bu yüzden Hoşap Kalesi, bir mimari yapının ötesinde, bir “toplumsal hafıza mekânı” olarak varlığını sürdürmüştür.
İnanç, Estetik ve İktidar: Kalede Gizli Denge
Hoşap Kalesi’nin taş süslemeleri, kitabesi ve kapı motifleri, o dönemin İslam estetiğiyle Kürt-Osmanlı mimarisinin birleşimini sergiler. Sarı Süleyman Bey’in yaptırdığı kale kapısının üzerindeki yazıt, inşa tarihini 1643 olarak gösterir ve kaleyi “Tanrı’nın izniyle inşa edilmiş bir adalet kalesi” olarak niteler. Bu ifade, sadece bir yapı değil, bir ideolojiyi anlatır: Tanrı’nın adaletine sığınan, ama kendi otoritesini de tanrısal meşruiyetle güçlendiren bir yönetim anlayışı.
Kale duvarlarının estetik düzeni, dönemin iktidar anlayışını sembolik olarak yansıtır: sert çizgiler, yüksek surlar, merkezi girişler… Hepsi gücü hem fiziksel hem görsel olarak halka hissettirmek içindir.
Bir bakıma, kale bir “gösteri alanı”dır. İçinde yaşayanların statüsünü, yönetenin kudretini, dışarıdakilerin ise sınırlarını belirler. Bu anlamda, Hoşap Kalesi bir taş yapının ötesinde, o dönemin toplumsal düzeninin somutlaşmış hâlidir.
Toplumsal Dönüşümden Kültürel Miras Bilincine
Zaman ilerledikçe, Hoşap Kalesi askeri işlevini yitirdi; fakat kültürel kimliğin bir parçası olarak yaşamaya devam etti.
Bugün Van’ın tarihini araştıranlar için bu kale, geçmişin yalnızca bir kalıntısı değil, bir anlam deposudur.
Osmanlı merkezinden uzak, yerel güçlerin yükseldiği bu dönemi anlamak, bugünün yerel yönetim ve kimlik tartışmalarını da farklı bir gözle okumayı sağlar.
Kale, geçmişte beyliklerin gücünü temsil ederken, bugün kültürel dayanıklılığın simgesi hâline gelmiştir. Toplumlar değişir, rejimler yıkılır, ama mekânlar bazen hafızayı taşır.
Hoşap Kalesi, bu yönüyle geçmişten bugüne uzanan bir kimlik köprüsüdür.
Sonuç: Taşlarda Saklı Bir Zamanın Tanığı
Hoşap Kalesi’ni yaptıran Sarı Süleyman Bey, yalnızca bir mimari eser değil, bir dönemin siyasal ve kültürel kimliğini inşa etmiştir.
Kale, 17. yüzyılın güç dengelerini, toplumsal yapısını ve estetik anlayışını günümüze taşıyan bir tanıktır.
Bugün kalenin duvarlarına baktığımızda, o taşlarda yalnızca geçmişi değil, insanın varoluş çabasını da görürüz: koruma, hükmetme, aidiyet ve temsil…
Belki de asıl soru şudur: Hoşap Kalesi’ni kim yaptı? değil —
Hoşap Kalesi bizi bugün nasıl hatırlıyor?
Çünkü tarihin asıl gücü, geçmişte değil, bugüne nasıl dokunduğundadır.