Halk Edebiyatının Dili Nedir? Eğlenceli Bir Keşif
İzmir’de yaşıyorum, 25 yaşındayım, ve her ne kadar dışarıda arkadaşlarıma espriler yaparak ortamı neşelendiren biri olsam da, içimdeki “fazla düşünen” kişiyle baş başa kalınca, her şeyin derinlemesine anlamını sorgulama eğilimim de var. Geçenlerde, halk edebiyatı üzerine bir şeyler okumaya başladım ve birden kafama takılan bir soru belirdi: “Halk edebiyatının dili nedir?” Şimdi, şunu kabul ediyorum, bu soru gündelik hayatta insanlara sorulmaz. Ama ben İzmirliyim, her şeyin esprisini yapabilirim, değil mi? Neyse, lafı fazla uzatmadan bu derin soruyu biraz eğlenceli bir şekilde keşfe çıkalım.
Halk Edebiyatının Dili Nedir? Bu Ne Demek Oluyor Ki?
Halk edebiyatı dediğimizde, aklımıza genellikle anonim şiirler, türküler, destanlar, masallar gelir. Ama ya dil? Her şeyin bir dili vardır ya, halk edebiyatının dili nedir? O kadar soru soruyorum ki, insan bir yerden sonra kendi kafasında kayboluyor. Yani bir bakıyorsun, halk edebiyatında kullanılan dil, tamamen halkın kendisiyle, yani bizlerle, yani benle ilgili! İçinde halkın yaşamını, kültürünü, bazen de acısını, bazen de neşesini barındıran bir dil…
Halk edebiyatının dili, süslü, ağır değil. Yani bir Osmanlıca, Arapça karışımı sözlerden falan bahsetmiyoruz. Hayır! Halk edebiyatı dili, daha çok biz halkın (yani benim, senin, bizim) günlük yaşantısındaki, anlık duygularımızı anlatan bir dil. Nasıl mı? İşte şöyle:
1. Direkt ve Duygusal
Bir köyde yaşayan biriyle sohbet ediyorsun, değil mi? Herkes birbirine bir şeyler anlatırken, konuyu biraz “çok açan” insanlara rastlarsın. Ama halk edebiyatı dili öyle değil! Doğrudan duygulara hitap eder. Mesela bir türküde şunu duyarsınız:
“Benden Selam Söyle Anadolu’ya, / Gönlümdeki bu aşkı sana, sana!”
Buradaki samimiyet ne kadar direkt değil mi? Hiç lafı dolandırmaya gerek yok. İşte halk edebiyatının dili de böyle; dolaylı değil, içten ve doğrudan.
2. Basit Ama Derin
Bunu daha önce fark ettiniz mi? Halk edebiyatı dili çok basit olabilir, ama anlamı her zaman derindir. Mesela çocukluğumdan beri dinlediğimiz bir türkü vardı:
“Gelinim, gelinim, / Sana ne olursa, / Bütün dünya benim olsun, / Bana ne olur?”
Yaşadıkça, şarkının basit sözlerinin altında ne kadar derin bir yalnızlık, sevda ve belki de bağlılık yattığını anlamaya başlıyorsun. “Bana ne olur” dediğin an, aslında ne kadar çok şey istemediğini fark ediyorsun. Bunu kimse sana direkt olarak söylemiyor ama halk edebiyatı dili, sana hissettiriyor. İşte böyle bir derinlik var bu dilin içinde.
Halk Edebiyatının Dili Günlük Hayatta Nereye Gizlenmiş?
Geldik biraz mizah yapmaya. Benim arkadaş grubumda bir gelenek var; yemek yerken herkes birbirine “Allah’ım bu yemek o kadar güzel ki, şu an bir türkü söylemeye başlasam yeridir!” falan der. Yani, hiçbirimiz halk edebiyatı uzmanı değiliz, ama bazen bir şekilde hayatın derinliğini ifade etmek için halk edebiyatından alıntılar yaparız. Mesela geçen akşam, arkadaşımın evinde yediğimiz muazzam mantıdan sonra, biri “Ben bu mantıyı öyle bir yerim ki!” dedi. Cevabım hemen geldi:
“Yediğim mantıdan dünya duracak, / O anı yaşamak, o anı yaşamak!”
Bazı şarkılar o kadar içten söyleniyor ki, günlük yaşamımıza da yansıyor. Hani bazen bu dili yavaşça günlük hayatta kullanmaya başlarız. Ya da ne bileyim, herkesin ‘kardeşim ben sana ne dedim!’ dediği anda, sen bir bakıyorsun; işte halk edebiyatının dili tam burada devreye girebilir. “Sen bana ne söyledin ki?” demek yerine, “O zaman bir bakışla seni anlamıştım, / Her sözcüğün kalbime işledi” diyebilirsin.
3. Mizah ve İroni
Halk edebiyatı dilinin bir diğer özelliği de mizahı kullanmasıdır. Ama tam da bu noktada bir şey fark ettim: Mizah sadece güldürmek için değil, düşünmeye de yöneltir. İşte halk edebiyatında kullanılan mizah, bazen bir hikayede anlam katmanları yaratır. Örneğin, Nasreddin Hoca’nın fıkralarında olduğu gibi:
“Bir gün Nasreddin Hoca’ya ‘Düğün var, gel!’ demişler. Hoca hemen cevap vermiş: ‘Bana uyar ama ben gitmeyeceğim!'”
Buradaki “ben gitmeyeceğim” ifadesi, sanki “benim düğünle işim yok” gibi bir anlam taşıyor ama aslında çok derin bir içeriği var. Bu da halk edebiyatının dilinin mizahi yönü. Durum komedisi ve halkın içinde var olan günlük yaşamı anlatırken, insanları düşündüren bir yönü olduğu kesin.
Sonuç: Halk Edebiyatının Dili, Bizim Duygularımızdır
Sonuç olarak, halk edebiyatının dili nedir sorusuna vereceğimiz cevap aslında çok basit: Bizim dilimiz, bizlerin günlük yaşamını, içsel çatışmalarını, sevinçlerini ve dertlerini anlatan dildir. Kimi zaman dağarcıklarımızda bulduğumuz basit kelimelerle ne kadar büyük anlamlar yaratabildiğimizi göstermek için kullanırız. İçten, sade ama derin bir dil. Bazen mizahi, bazen duygusal; ama her zaman bizden bir şeyler barındıran bir dil. Bu dil, belki de hepimizin içinde olan bir şeydir, sadece bazen fark etmediğimiz kadar yakındır. İnanın, bir gün bir türküde bulduğunuz bir kelime, size bir ömür boyu unutamayacağınız bir anlam yükleyebilir.