İçeriğe geç

Mısır Osmanlıdan nasıl çıktı ?

Mısır Osmanlı’dan Nasıl Çıktı? İktidarın, Kimliğin ve Halkın Sessiz Devrimi

Bir Siyaset Bilimcinin Düşünsel Başlangıcı

Güç ilişkileri hiçbir zaman sadece yönetim kademelerinde yaşanmaz; toplumun dokusunda, ideolojisinde ve bireylerin bilinçlerinde yankılanır. Mısır’ın Osmanlı’dan çıkışı da yalnızca bir siyasi ayrılık değil, derin bir iktidar dönüşümünün ve kimlik yeniden inşasının tarihidir.

Bir siyaset bilimci olarak bu süreci incelediğimizde, karşımıza iki temel soru çıkar:

Bir imparatorluk neden çözülür?

Ve halk, bu çözülmenin neresindedir?

Mısır’ın Osmanlı’dan kopuşu, hem yukarıdan gelen stratejik güç mücadelelerinin hem de aşağıdan yükselen toplumsal değişimlerin kesiştiği bir kırılma anıdır. Bu yazı, bu kırılmayı erkeklerin güç stratejileriyle, kadınların toplumsal katılım biçimleriyle harmanlayarak anlamayı amaçlıyor.

Osmanlı İmparatorluğu ve Mısır: Bağlılık mı, Rekabet mi?

Mısır, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in seferiyle Osmanlı topraklarına katıldığında, imparatorluğun en stratejik bölgelerinden biri haline geldi. Nil Nehri’nin bereketi, Akdeniz ve Kızıldeniz arasındaki coğrafi konumu, onu sadece ekonomik bir merkez değil, aynı zamanda imparatorluğun ideolojik kalbinde önemli bir simgeye dönüştürdü.

Ancak Mısır, Osmanlı için her zaman “merkeze uzak ama ekonomik olarak hayati” bir bölgeydi. Bu durum, yerel elitlerle İstanbul’daki merkezi otorite arasında sürekli bir güç mücadelesi yarattı.

Burada iktidarın iki yüzü ortaya çıkar: Merkezi otorite, düzeni korumak isterken; yerel güçler, bağımsız hareket alanı arıyordu.

Bu gerilim, 18. yüzyılın sonlarına doğru Fransızların Mısır’ı işgaliyle yeni bir boyut kazandı. 1798’de Napolyon’un gelişi, Osmanlı’nın askeri zafiyetini açığa çıkarırken, Mısır’da da modernleşme ve özerklik fikrinin tohumlarını attı.

Mehmet Ali Paşa ve Kurumsal Gücün Doğuşu

Mısır’ın Osmanlı’dan kopuşunun gerçek başlangıcı, 19. yüzyıl başlarında Arnavut asıllı bir Osmanlı subayı olan Mehmet Ali Paşa ile başlar. Mehmet Ali, Fransız işgalinden sonra ortaya çıkan otorite boşluğunu doldurmuş ve kısa sürede Mısır’da kendi yönetimini kurmuştur.

Onun iktidarı, modernleşmenin, ordu reformunun ve kurumsal yeniden yapılanmanın başlangıcıydı.

Ancak bu süreç, Osmanlı’nın merkezi ideolojisinden farklı bir yön izliyordu. Mehmet Ali, sadece askeri bir lider değil; aynı zamanda ekonomik gücü merkezileştiren, sanayileşmeyi başlatan ve devletin halk üzerindeki etkisini artıran bir kurum inşacısıydı.

Bu noktada, Mısır artık bir Osmanlı vilayeti değil, yarı-bağımsız bir devlet modeli haline gelmişti.

Osmanlı açısından bu durum, imparatorluk içi bir güç kaybıydı; Mısır açısından ise bir özgüven kazanımı.

Ancak şu soru zihinleri kurcalıyordu:

Mısır gerçekten özgür müydü, yoksa yeni bir tür merkeziyetçiliğin deneme alanı mıydı?

İdeoloji ve Vatandaşlık: Mısır’ın Yeni Kimliği

19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Mısır halkı artık kendisini sadece “Osmanlı tebaası” olarak değil, aynı zamanda “Mısırlı” olarak da tanımlamaya başlamıştı. Bu, modern vatandaşlık bilincinin ilk kıvılcımlarıydı.

Eğitim kurumlarının yaygınlaşması, basının gelişmesi ve uluslararası ticaretin artmasıyla birlikte yeni bir elit sınıf doğdu. Bu sınıf, hem Batı düşüncesini benimsiyor hem de yerel kimliği güçlendiriyordu.

İdeolojik olarak Mısır, Osmanlı’nın İslam temelli evrenselci anlayışından koparak, milliyetçilik ve modernlik ekseninde yeni bir yön arayışına girdi. Vatandaşlık artık sultana bağlılık değil, ülkeye aidiyet anlamına geliyordu.

Bu ideolojik dönüşüm, Mısır’ın hem Osmanlı’dan hem de kendi geçmişinden kopuşunu hızlandırdı.

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadınların Sessiz Dönüşümü

Mısır’ın Osmanlı’dan çıkış sürecinde genellikle erkeklerin politik hamleleri ön plandadır. Fakat bu dönemde kadınların rolü, toplumsal dönüşüm açısından daha derin ve kalıcı olmuştur. Harem kültürü zayıflarken, kadınlar eğitim kurumlarına girmeye ve kamusal alanda görünür olmaya başladılar. Kadın dernekleri, basın faaliyetleri ve sosyal yardım kuruluşları, toplumun demokratikleşme sürecine zemin hazırladı.

Kadınlar, güç peşinde koşmadılar; ama katılımın anlamını değiştirdiler.

Bu süreçte, erkeklerin stratejik iktidar mücadeleleri, kadınların toplumsal yeniden inşa çabalarıyla birleşti.

Mısır’ın Osmanlı’dan çıkışı böylece yalnızca siyasi bir ayrılık değil, toplumsal bir farkındalık devrimi haline geldi.

Son Aşama: İngiliz Himayesi ve Bağımsızlığın Bedeli

1882’de İngilizlerin Mısır’ı işgal etmesi, Osmanlı’nın bölge üzerindeki kontrolünü fiilen sona erdirdi.

Osmanlı hâlâ sembolik olarak egemendi, ancak gerçek güç artık Londra’daydı.

Bu durum, Mısır’ın bir imparatorluktan çıkarken bir başka emperyal sistemin içine girmesine neden oldu.

Yani Mısır, Osmanlı’dan “bağımsız” olmadı; yalnızca iktidarın merkezini değiştirdi.

Yine de bu süreç, halkta güçlü bir ulusal bilinç doğurdu. 20. yüzyıl başlarında kadınlar ve erkekler birlikte bağımsızlık hareketlerine katıldı. Bu, Mısır’ın geleceğini belirleyen en önemli toplumsal dayanışma anlarından biriydi.

Sonuç: Mısır’ın Osmanlı’dan Çıkışı Bir Ayrılık Değil, Yeniden Doğuştu

Mısır Osmanlı’dan nasıl çıktı?

Kısaca cevaplamak gerekirse: Mısır, sadece bir devletin gölgesinden değil, bir kimlik tanımından çıktı.

Bu çıkış, erkeklerin stratejik hamleleri ile kadınların toplumsal katılımı arasında şekillenen çok katmanlı bir devrimdi.

Bugün bu tarihe bakarken şu soruyu sormak gerekir: Gerçek bağımsızlık, siyasi sınırların ötesinde bir bilinç meselesi değil midir?

Belki de Mısır’ın Osmanlı’dan çıkışı, yalnızca bir son değil; halkın, kimliğini yeniden yazma cesaretidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir